This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

2 Nisan 2016 Cumartesi

GUSÜL ABDESTİ

GUSÜL NEDİR?
Sözlükte gusül (gasl ve gusl) “bir şeyi su ile yıkamayı“, fıkıh ilminde ise “bütün vücudun temiz su ile yıkanması şeklinde yapılan hükmî temizlik işlemi“ni ifade eder. Fıkıhta abdeste küçük temizlik, abdest almayı gerektiren hallere küçük kirlilik (hades-i asgar), gusle büyük temizlik, guslü gerektiren hallere de büyük kirlilik (hades-i ekber) denilir. Guslün Türkçe’deki bir başka adı da boy abdestidir.
GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?
  1. Gusletmek isteyen bir kimse, banyoya girmeden ”Eûzü- Besmele” çeker ve sol ayağı ile banyoya girer.
  2. Niyet ettim Allah rızası için gusül abdesti almaya” diye niyet eder.
  3. Niyetten sonra öncelikle elleri ve avret yerlerini yıkar ve temizler.
  4. Bedenin herhangi bir yerinde kir ve pislik varsa onu temizler.
  5. Pislik ve kirlerden temizlendikten sonra Namaz abdesti alır. 
  6. Namaz abdestinden sonra ağzına üç kere dolu dolu su alır ve her defasında ağzını boğazına kadar gargara yapmak sûretiyle çalkalar (Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat eder).
  7. Sonra burnuna üç defa su çekerek burnunu temizler, buradaki ölçü, çekilen suyun burnu sızlatacak derinlikte olmasıdır.
  8. Daha sonra bütün vücudunu kuru yer kalmayacak şekilde yıkar. Göbek boşluğuyla küpe deliklerine su gitmesi hususuna dikkat edilmelidir.
  9. Önce başa, sonra sağ omuza ve sol omuza üçer defa defa su döker.
  10. Ayak altında su birikmişse çıkarken ayaklar yıkanır.
  11. Daha sonra sağ ayak ile banyodan çıkar.

GUSÜL ABDESTİNİN FARZLARI NELERDİR?
1) Bir kere ağza dolu dolu su vermek,
2) Bir kere burna su çekmek,
3) Bir kere de bütün vücudu yıkayıp, temizlemek.
Ağzı, burnu ve bütün bedeni en az bir kere yıkamak farzdır. Bu yıkamayı üç’e çıkaran kimse ise, farzı yerine getirmekle beraber, sünnet sevabını da kazanır.
GUSÜL ABDESTİNİN SÜNETLERİ?
  • Gusle besmele ve niyet ile başlamak, Mâlikîler ile Şâfiîlerde niyet farzdır. Hanbelîlere göre ise, niyet guslün sıhhat şartıdır.
  • Öncelikle elleri ve avret yerini yıkamak,
  • Bedenin herhangi bir yerinde kir ve pislik varsa onu gidermek,
  • Gusül Abdestinden öcen namaz abdesti almak,
  • Su birikintisi varsa ayakların yıkanmasını sona bırakmak,
  • Abdestten sonra önce üç defa başa, sonra sağ, sonra sol omuza su dökmek, sonra diğer uzuvları yıkamak, her defasında bedeni iyi ovuşturmak,
  • Her âzayı üçer defa yıkamak,
  • Suyun kullanımında aşırı davranmamak,
  • Avret yerlerini örterek yıkanmak,
  • Gusül esnasında konuşmamak,
  • Gusülden sonra çabucak giyinmektir.
GUSÜL ABDESTİNİ GEREKTİREN (FARZ OLAN) DURUMLAR
1) Cünüplük hâli: Bu, iki sebebden ileri gelir:
a. İster uyanık halde olsun, isterse uyku hâlinde olsun, herhangi bir cinsel uyarı veya ilişki olmaksızın,şehvetle meninin dışarı atılması, cinsel doyum halinin meydana gelmesi:
Şâfiîler hariç fakihlerin çoğunluğu, cünüplük için meninin şehvetle gelmesini şart gördüklerinden, ağır kaldırma, düşme, hastalık gibi sebeplerle meninin gelmesini cünüplük sebebi saymazlar.
Uyandığında ihtilâm olduğunu hatırlamamakla birlikte elbisesinde meni bulaşığı gören kimsenin gusletmesi gerekir. Buna karşılık ihtilâm olduğunu hatırladığı halde elbisesinde böyle bir iz görmeyen kimsenin ise gusletmesi gerekmez.
b. Cinsel ilişkide bulunulma: Burada meninin gelmesi (orgazm) şart değildir. Cinsel münasebetin kendisi cünüplük sebebidir.
2) Kadınların hayız hâli. Kadınların hayız halleri son bulunca, gusletmeleri farz olur.
3) Kadınlara özel bir hâl olan nifas, yani doğumdan sonraki lohusalık hâli: Nifas hâlinden kurtulan bir kadının gusletmesi farz olur.
GUSÜL ABDESTİ OLMADAN YAPILMASI HARAM OLAN ŞEYLER
1 – Namaz kılmak. 
2 – Kur’an okumak: Ezberden veya Mushaf’a bakarak bir âyet dahi olsa Kur’an okumak (tilâvet) haramdır. Ancak Kur’an’daki dua ve sena âyetlerini tilâvet kasdı olmaksızın dua ve sena niyyetiyle ezberden okumak câiz görülmüştür. Kelime-i şehadet getirmek, tesbih ve tekbir kelimelerini söylemek de câizdir.
3 – Kur’an-ı Kerîm’e el sürmek: Kur’an okumak caiz olmadığı gibi el sürmek de caiz değildir.sterse el sürülen bir âyet olsun, isterse yarım âyet bu hüküm değişmez.
4 – Kâbe-i Muazzama’yı tavâf etmek.
5 – Zaruret olmaksızın câmi-i şerîfin içine girmek veya camiin içinden geçmek.
6 – Üzerinde âyet-i kerime yazılı herhangi altın ve gümüş parayı ve kolyeyi veyahut levhayı elle tutmak da haramdır.
* Cünüp olan kimse, oruç tutmakla beraber, hayız ve nifas hâlindeki kadın, oruç da tutamaz.
GUSÜL ABDESTİNİ ALMANIN SÜNNET OLDUĞU DURUMLAR
  • Cuma ve bayram namazları öncesinde,
  • Hac veya umre niyetiyle ihrama girerken
  • Arafat’ta vakfden önce
GUSÜL ABDESTİNİ ALMANIN MÜSTEHAP OLDUĞU DURUMLAR
Cenaze yıkama, kan aldırma, Mekke ve Medine’ye girme, Berat ve Kadir gecelerini ihya etmeyi isteme, bir toplantıya katılma, yeni elbise giyme, bir günahtan tövbe etme gibi çeşitli sebep ve durumlarda gusletmek de müstehap görülmüştür.
GUSÜL ABDESTİ İLE İLGİLİ AYETLER
“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (Mâide sûresi 6)
“Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nîsa sûresi 43)
GUSÜL ABDESTİ İLE İLGİLİ HADİSLER
Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gusül abdesti alışını şöyle anlatmıştır:
“Rasûlullah, cünüplükten dolayı guslederken, önce ellerini yıkamakla başlar sonra avret yerini yıkar, sonra namaz abdesti gibi abdest alır. Ondan sonra su alarak saçlarını iyice yıkar. Daha sonra başına üç defa su döker, ondan sonra da bedeninin diğer kısımlarına su dökerdi. Arkassından da ayaklarını yıkardı.” (Müslim, Hayz, 35)
Ebû Abdullah Selmân el-Fârisî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse cuma günü gusül abdesti alır, elinden geldiği kadar temizlenir, ya kendi özel kokusundan veya evinde bulunan güzel kokudan sürünür ve evinden çıkar, iki kişinin arasına girmez, sonra üzerine farz olan namazı kılar, imam hutbe okurken susup onu dinlerse, o cuma ile öteki cuma arasındaki günahları bağışlanır.” (Buhârî, Cum’a 6)
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:
“Cuma günü abdest alan kimse iyi bir iş yapmıştır. Guslederse bu daha da faziletlidir.” (Buhârî Vudû’, 46)
Hadis-i Şerifte buyrulur:
“Fahr-i Kâinât Efendimiz, gusül abdesti alması gereken durumlarda, gusledinceye kadar abdestsiz durmamak için, ellerini duvara vurup teyemmüm ederdi.” (Heysemî, I, 264)
Akîl bin Ebî Tâlib -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz’in:
“Abdest için bir müdd, gusül için de bir sa‘ su yeterlidir.» (Bir sa‘ 4 müd’dür, yani 3,328 kgr’dır.) buyurduğunu rivâyet etmişti. Orada bulunan bir zât:
“–Bu kadar su bize yetmez.” dedi.
Bunun üzerine Akîl -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i kastederek şöyle cevap verdi:
“–Bu kadar su, senden daha hayırlı ve saçı senden daha çok olan zâta yetiyordu.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 1)
Hadis-i Şeirfte buyrulur:
“İki sünnet yeri kavuştuğu zaman boşalma olmasa bile gusül gerekir.” (Buhârî, Gasl, 28)

XİR GÖKDENİZ


Xir, gerçek ismi Gökdeniz Karayaka, 16 Aralık 1990 yılında Ankara'da doğdu.Rap müzik ile iç içe büyüyen Xir ilk kaydını 2003 senesinde yaptı. 2000'li yıllarda ilk albüm projesi olan Savaş Meydanı EP'sini yayınladı. Xir, çeşitli Mc'lerin albüm prodüktörlüğünü üstlendi ve Türkiye'nin birçok yerinde sahne aldı. Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Gaziantep, Kütahya, Sakarya, Konya ve Antalya sahne aldığı bazı şehirlerdendir. Birçok başarılı Mc ve prodüktörle çalışmaları oldu. Şuan içinde GİZ MUSIC Bünyesinde çalışmaları  devam ediyor...

Birlikte çalıştığı yapımcılar 
* Yusuf Güney
* Emre Baransel
* Rapozof
* Yunus Emre
* Frekans
* Ezgi Karayaka
* DJ Artz
* Caprice Atak
* Sayedar
* Mafsal
* Rashness
* Microp
* Lahza
* Tehdit
* Erfayt
* Ezgi Karayaka
* Rahdan
* Sansar Salvo
* Maestro 
* No.1
* Cashflow
* Asil 
* Şebnem Keskin
* Heja

Diskografi 
* Savaş Meydanı EP.(Underground/2006)
* 5'li EP (Underground 2006)
* Kulaklık EP (Underground 2007)
* Ölüm Oyunu LP (Underground 2007)
* Yüzde iki Yüz (Underground 2008)
* Astral Seyahat LP (Undergroud 2008)
* X ( 2010 ) 
* Kötü Alışkanlık ( 2011 )
*  Extra ( 2012 ) 
* İz Öncesi ( 2015 ) 

Mustafa Kemal Atatürk Hayatı

Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCUSU VE İLK CUMHURBAŞKANI ATATÜRK
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise  Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler: 
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) 
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler 

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması 
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.
Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

31 Mart 2016 Perşembe

Arkebakteriler

*Arkebakteriler (ekstremofiller) : 
 →Ekstrem koşullarda (zor koşullarda) yaşayabilen bakterilerdir.
→Bu bakteriler hemem hemen her ortamda bulunurlar.

→Fotosentetik, kemosentetik, saprofit veya parazit beslenen türleri vardır.

Halkasal DNA taşırlar.
→DNA’ larında histon proteinleri bulunur.
→Hücre duvarlarında peptidoglikan tabakası bulunmaz.
rRNA baz sıraları normal bakterilerden farklıdır.

→Bazı türleri gram boyası ile boyanırkan, bazı türleri ise boyanmaz.
 →Arkebakteriler; metanojenler, termofiller, pisikrofiller, halofiller, asidofiller ve alkalifiller olmak üzere 6 gruba ayrılır.
**Metanojenler:

→Bataklıklarda, çöplüklerde, lağım sularında,  çiftlik gübresinde, kömür ocaklarında ve otçul canlıların sindirim sisteminde yaşarlar.

Oksijensiz solunum yaparlar.
CO2' yi Hile birleştirip metan gazı (CH4) üretirler.
→Otçulların bağırsaklarında simbiyotik yaşayanlar selülozu sindirebilir.

→Metanojenlerden; atık suların arıtılmasında, çöplerin ayrıştırılmasında ve çöplerden; metan gazı, gübre ve biyoyakıt
elde edilmesinden yararlanılır.
 **Termofiller:

→Sıcak ortamlarda yaşayan bakterilerdir.
→Bunlar termal sularda ve volkanik bacaların etrafında yaşar.
→Ortalama olarak: 45-78 °C sıcaklık aralıklarında yaşarlar.
122 °C' ye kadar yaşayabilen türler bulunmuştur.


 
 
***Pisikrofiller:

→Soğuk ortamlarda yaşayan bakterilerdir.
→Genellikle 5 °C' den daha düşük sıcaklıklarda yaşarlar.
(-30) °C' de yaşayabilen türler bulunmuştur.
→Genellikle fotosentez yaparlar.

**Halofiller:

→Aşırı tuzlu ortamlarda yaşayan bakterilerdir.
→Tuz gölü, Lut gölü, tuzlu kayaçlar ve tuzlu bataklıklarda yaşayan bakteriler bu gruba girer.
%36' lık tuz yoğunluğunda yaşayabilen türler bulunmuştur.

→Fotosentez yapan  mor bakteriler halofil bakterilere örnek olarak verilebilir.

 **Asidofiller:

→Asidik ortamlarda yaşan bakterilerdir.  (pH: 0-1 arası)
→Kemosentez yapan ve sülfürik asit üreten bakteriler örnek olarak verilebilir.
→Sıcak ortamlarda yaşayan asidofil arkelere, termoasidofil bakteriler denir.



**Alkalifiller:

→Bazik ortamlarda yaşayan bakterilerdir. (pH: 8-9 arası)


Not:

Arkelerden;
 →Metal madenlerinin zehir etkisinin azaltılmasında→Kalitesi düşük olan metal madenlerinin, işlenebilir hale getirilmesinde
→Hücre zarlarından lipozom elde edilmesinde 
→Atık suların arıtılmasında
→Çöplerin ayrıştırılmasında ve çöplerden; metan gazı, gübre ve bioyakıt gibi ürünlerin elde edilmesinde yararlanılır.